Bilirsiniz, memleketin en savaş karşıtı, en barış yanlısı, en uzlaşmacı köşesidir Yakından Kumanda. Çünkü savaşların, silah tüccarlarından başka kazananı yoktur. Ne yazık ki filler tepişirken hep çimler ezilir. Olan her zaman masumlara olur.
Bütün bunlara rağmen yalan söylemeyeceğim, ekranda İran füzeleri İsrail’in askeri tesislerini vururken omuzlarımdan büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Bir yıldır yüreğimi sıkan kerpetenin kolları gevşedi. Bir yerlerden yanık ciğerlerime yelpaze salladılar sanki…
Gördüm ki her barbarlığın insanlık nezdinde bir hududu var. Belli ki İsrail’in gaddarlığı ilelebet sürmeyecek. Her ne kadar İran güçleri sadece askeri ve stratejik noktaları hedef almış olsalar da sıradan İsraillilerin, Gazze’deki bebelerin her dakika yaşadığı gibi tepelerinde patlayacak bombayı beklemeleri, bunun ne demek olduğunu öğrenmeleri önemliydi.
İsrail’in de gücünün sınırlı olduğunun, demir kubbenin delinebileceğinin ortaya çıkması da Salı gecesini “milat” haline getiren çok önemli bir gelişmeydi.
Sizi bilmem ama ben İsrail’in tepesinde patlayan her bombayı “ilahi adaletin ışıması” olarak gördüm.
El ele vermeye hazır mısınız?
Yabancılar “I have a dream” der, akıllarına parlak bir fikir ya da peşinde koşulacak bir ülkü geldiği zaman. “Bir rüyam var.”
İşte benim de bir rüyam var: Şunun şurasında 7 Ekim’e ne kaldı ki? 7 Ekim ne mi? İsrail’in Gazze’yi boğmak için mazeret olarak gösterdiği olayların başladığı gün. Gerisi malum… Vahşet, cinayet, katliam, ahlaksızlık ve soysuzluk…
Nazi zulmü dahil olmak üzere, dünya üzerinde tek bir bölgede bir yıl aralıksız süren, üstelik dakika dakika canlı izlenebilen bir başka katliam daha yok. Türkiye ve İran dışındaki pek çok İslam ülkesi, kulağının üzerine yatmış, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” hallerinde. Ne yazık ki onların yapamadığı büyük protesto eylemleri Avrupa ülkelerindeki vicdan sahibi insanlardan geliyor.
Öyleyse ne yapılmalı? Fikrim şu:
Avrupa’nın göbeği, pek çok siyasi, diplomatik ve insani kuruluşun merkezi Belçika’nın Brüksel kentinden Gazze’ye kadar el ele insan zinciri oluşturulmalı.
Dünya tarihinin bu en büyük protesto eylemi, katliamı durdurmaya yeter mi bilmem ama en azından dünyada “insanlığın” henüz ölmediğini kanıtlar.
İbretlik sinyal sorusu
Atv’nin aynı zamanda “sosyal laboratuvar” işlevi gören bilgi yarışması Kim Milyoner Olmak İster’deki soruya yarışmacının verdiği tepki, “Trafik kazalarında neden dünya şampiyonuyuz?” sorusuna cevap olacak nitelikteydi.
Yarışmacı Abdülgani Güleç’e sinyal kolu aşağıya indirilince hangi yöne dönüleceği soruldu. Adamcağız nereden baksanız 30 saniye bocaladı. Hatta direksiyonu sağda bulunan yani trafiği soldan işleyen ülkeleri filan saymaya başladı. Sonunda güçlükle de olsa “Sola dönmek için” doğru yanıtını verebildi.
Aslında yarışmacıdan “Sinyal kolu mu? O da ne ki?” tepkisini beklerdim. Çünkü trafikteki tecrübelerim ve gözlemlerim, bana o kolun sadece koku asmak ya da yağ değişimi etiketini tutturmak için kullanıldığını söylüyordu…
Şeref kürsüsü
Eskimiş bisikletinin frenleri tutmadığı için otomobiline çarpan çocuğa kızmak yerine ona yeni bisiklet hediye eden pamuk yürekli amcaya da selam olsun.
Zap’tiye
Bir film festivalinden söz ettirmek için Serenay Sarıkaya’nın cazibesine sarılıyorsa, batsın bu sinema!..
Ne demiş?
“Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür.” (Vizyona girecek Kayıp Kamyon filminden)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
03 Aralık 2024SPOR
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024SPOR
03 Aralık 2024SPOR
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024