Filmde her karakterin hikayesi derin

 Bu ikili nasıl bir araya geldi?

Tuvana Türkay: 2022’nin Eylül ayıydı. Senaryoyu okudum. Haluk Özenç’in kalemini çok seviyorum. O yüzden büyük bir hevesle okudum. Karakterimin hikayesi incelikle kaleme alınmıştı. Farklıydı. Onu yaşamak ve yaşatmak istedim. Henüz oyuncu kadrosunda kimlerin olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim Afyon’da çekileceğiydi. Mustafa abinin olacağını öğrendiğim zaman çok mutlu oldum. Çünkü sadece severek izlediğim bir meslektaşım değil, sektörde nice oyunculuğuna bayıldığım kişinin de hocasıydı.

Mustafa Üstündağ: Bu ikiliyi film bir araya getirdi. Senaristin rol kişilerini düşünmesi, yapımcının bu kişilere ikna olması ve yönetmen de derken “Emanet” aslında bizi yan yana getirip partnerimizle birbirimize emanet etti.

 Rolünüzde sizi en çok cezbeden ne oldu?

Tuvana Türkay: Dik duruşlu, korkusuz, kararlı ve cesur. Karakterimin derin, az konuşan, içe kapanık bir yanı var. Ama güçlü duruşundan taviz vermeyen bir hoyratlığı da... Suskun insanların yapabileceklerinden hep daha fazla tedirgin olmalıyız. Leyla, yalnız biri. Sanki bu dünyada bir başına gibi. Bu da onun güçlenmesine sebep olmuş. Korkusuz bir karakter çünkü sahip olduğu kıymetli herkesi kaybetmiş. Annesiz ve babasız büyümüş. Ben onun en çok bu yalnız başınalığını sevdim.

Mustafa Üstündağ: Beni en çok cezbeden şey karakterimin az konuşması oldu. Çok fazla konuşmadan, duygularımla oynayabileceğim bir karakterdi. Filmin ruhu beni yakaladı.

İNSANLARA KALBİMİZİ EMANET EDİYORUZ

 Emaneti korumak pahasına yaşananları filmde görüyoruz. Sizin böyle bir sınavınız oldu mu hiç?

Tuvana Türkay: Hepimizin oldu. Emanet denildiğinde artık insanların aklına çok gündelik, alışılmış ve basit şeyler geliyor olsa da öyle derin bir anlama sahip ki bu kelime.

Sadece hayatı izlemeli ve farkında olmalıyız. Bazen fark etmeden o kadar kıymetli şeyleri emanet ediyoruz ki etrafımıza. Okusun diye arkadaşımıza verdiğimiz bir kitapta, altını çizdiğimiz cümleler ile bütün yaralarımızı o kişiye emanet ediyoruz mesela.

Hayatımızdan hiç gitmeyeceğini sandığımız insanlara kalbimizi emanet ediyoruz. En önemlisi su gibi akıp giden bir ömürde de süresi ne kadar olduğunu bilmediğimiz hayatımızla bu dünyada sadece birer emanet olduğumuz.

Mustafa Üstündağ: Emanet zaten çok ağır bir kavram. Emanete sahip çıkmak gerekir. Çünkü insan sözünden dönemez. Başkalarının emanetine sahip çıkabiliyorsunuz ama Mustafa’yı Mustafa’ya emanet ettiğim zaman bazen sahip çıkamadığım oluyor.

 Bu konuda bir ihanet yaşadınız mı?

Tuvana Türkay: Herkes kadar elbette. Artık hem kendimi hem başkalarını yalnızca Allah’a emanet ediyorum. Başka güvenli bir limanım yok.

Mustafa Üstündağ: Bu konuda Allah’a çok şükür bir ihanet yaşamadım çünkü dostlarım, arkadaşlarım ve sevdiklerimle hep sağlam ilişkiler kurdum.

ÇEKİMLERDEKİ HAVA ŞARTLARI ZORDU

 Çekimler ne kadar sürdü, nasıl geçti?

Tuvana Türkay: Çekimler bir buçuk ay kadar sürdü. Fakat ön hazırlığı daha da önce başladı. Zorlu geçti. Hava şartları bel büktü. Özellikle gece çekilen sahnelerimizde donduk. Herkes rolünü en iyi şekilde çıkarabilmek için kendi içine kapandı. Çünkü bu film ve filmdeki karakterler oyuncunun hayal etmeden ortaya çıkarabileceği tarzda değildi.

Mustafa Üstündağ: Çok eğlenceli ve güzel geçti, yani tadından yenmezdi. İşin içinde sadece aktör olarak yer almadık. İşlerin sağından solundan da tutuyorduk. İyi geçti ve iyi de bir kadromuz vardı, herkes yürekli oynadı. İyi anlaşmamızın etkenlerinden biri de çekimlerimizin il dışında yapılmasıydı çünkü sonrasında otelde de hep beraberdik ve çok eğlendik. Bunlar da bize samimiyet ve kaynaşma getirdi.

 Son zamanlarda çok Türk filmi yapıldı. Sizce “Emanet”in diğerlerinden farkı ne oldu?

Tuvana Türkay: Özgün bir senaryo. Uyarlama değil. Esinlenme hiç değil. Belli bir yaş grubuna hitap etmiyor. Karakterin hepsi yaşıyor. Hepsinin kendi içinde derin bir hikayesi var. Başarı odağı en iyi biz olacağız telaşı değil. Çok içimizden.

Mustafa Üstündağ: Bütün filmler birbirinden ayrıdır ve öyle olması gerekiyor. Belli başlı yakın duygular anlatılsa da her yazar, her oyuncu, her yönetmen bunları değişik yorumladığı için hepsi birbirinden farklı oluyor.

KADINLARIN CANINI SIKMAYIN

 Önceden tanışıyor muydunuz?

Tuvana Türkay: Hayır, bu beraber ilk projemiz. Güzel bir uyum yakaladığımızı düşünüyorum. Mustafa abi dışarıdan ne kadar katı biri gibi dursa da çok komik.

Mustafa Üstündağ: Filmde ilk kez çalıştık. Abi kardeş olduk ve o Leyla’yı bana emanet etti, ben de Orhan Usta’yı emanet ettim. Çok iyi bir partner yakaladığımı ve çok iyi bir insan tanıdığımı söyleyebilirim.

 Bu film hayatla ilgili neyi sorgulamanızı sağladı?

Tuvana Türkay: İçinden çıkamayacağımız hiçbir zorluk yok. Kadınlarla uğraşmayın, kadınların canını sıkmayın! (gülüyor) Ve kime neyi emanet ettiğinize çok dikkat edin. Aldığınız emanetleri ise sorgulayın. Emanet olduğumuz bu hayatta kimsenin emanetine ihanet etmeyin.

Mustafa Üstündağ: Bu filmi seyredenlere sorarsanız daha sağlıklı cevap alırsınız çünkü biz fikrimizi oynarken gösterdik.

RAHATLA VE AKIŞA GÜVEN

 Tuvana hanım siz kendinizi izler misiniz?

Tuvana Türkay: Elbette izlerim. Yaptığınız işi görmeden kendinizi geliştirmeniz mümkün değil. Bazen oynarken iç duygunuzun size hissettirdiğiyle ortaya çıkan arasında fark oluyor. Kendimi izlerim ve notlar alırım.

 Bu zamana kadar kendinize yaptığınız en acımasız eleştiri ne oldu?